Ben Pendik tarafını hiç bilmem… Bir konuk yazarım var.
Deniz Yılmaz Akman, kendi ifadesiyle “çocukluğundan bu yana kendisinde iz bırakmış, Pendik’teki evlerinin karşısındaki Pendik Burla Biraderler Korusu ve içindeki o gizemli köşkü” yazmakla kalmadı. Yazdığı metin ve fotoğrafları bana 3-4 kere gönderme nezaketinde bulundu. Herkese “Bana yazın” deyip duruyorum ama yoğunluğumdan epostaları kaçırabiliyorum!
Ama sonunda burada..
Deniz Hanım anlatıyor:
SİT ALANINDA
“Birinci derece doğal sit alanı olarak tescillenmiş koruda günümüze kadar gelebilmiş 3 köşk ve artık yıkılmak üzere olan bir kilise var. Burla Ailesi’ne ait diğer iki köşk, geçtiğimiz yıllarda belediye tarafından kafe ve Kemal Tahir Kütüphanesi olarak restore edildi. Geriye kalan köşk ise biraz yorgun hayatına devam ediyor. İşte o köşk, çocukluk fotoğraflarımın fonuydu.
Okula giderken yanından geçtiğimiz, ‘Bu perili köşkte yeşil bir adam yaşıyormuş’ efsanesinin dilden dile yayıldığı ve çocuk aklımızla inanıp bahçesine bile bakmaya korktuğumuz o köşk…
Geçtiğimiz yıllarda, pencereden bir kartpostala bakar gibi izlediğimiz o köşkün ‘Burla Biraderler’ ismiyle tanıdığımız aileye ait olduğunu öğrendim.
Bir de koruda bugüne gelemeyen Sultan Kasrı varmış ki, Abdülaziz döneminde devlet adamlarının kaldığı köşk olarak rivayet ediliyor.
80’LERDE BAŞKAYDI ARTIK
Batı Mahallesi’nde yer alan, zemin katının etrafı sütunlu bir terasla çevrili, ahşap konstrüksiyonlu iki katlı köşkün yapım yılı ve mimarı bilinmiyor. 70’li yıllara kadar Burla Ailesi üyeleri arada bu köşkte kalırmış. 1980’lerde -bizim de Batı Mahallesi’ne taşındığımız zaman- köşk, artık bekçi bir aileye emanet edilmişti. Halen o ailenin yaşadığı, kışları bacasından duman tüttüşünü görüp hiç değilse kimsesiz değil diye sevindiğimiz, koruma altındaki korusu sayesinde, Pendik’in yıkılıp betonarmeye teslim olmayacak diye avunduğumuz bir güzellik. Penceremizin ardında uzanan bir tatlı huzurun resmi gibi.
İÇİNDE BİR DE KİLİSE VAR
Burla Biraderler Korusu içinde harap halindeki kilise ise 1907’de Fransız Katolik Kilisesi olarak yapılmış. 1920’lerin sayfiye yeri olan Pendik’in ‘Fransız Mahallesi’ olarak anılan Batı Mahallesi’nde, Fransızlar ve Ermeniler yoğunluktaymış. 1940’lara kadar Katolik cemaatin, ardından Ortodoksların kullandığı kilise geçtiğimiz yıllarda Pendik Protestan Topluluğu tarafından sahiplenilmek istendi. Bu konudaki görüşmeler sürüyormuş. Büyük bir yangın atlatan, kimi zaman sokak insanlarına sığınak olan bu kiliseye her an yıkılabilir endişesiyle bakıyoruz.
VE ŞÖHRETLİ BURLA BİRADERLER
Burlalar, İspanya’dan Osmanlı topraklarına göç eden Sefarad Yahudisi bir aile. Ailenin yolu önce İtalya, ardından Selanik’e düşüyor. Sonra da bir kısmı İstanbul’a gelip yerleşiyor. 1911’de Bankalar Caddesi’nde Eli ve Daniel Burla kardeşler şirket açıyor. Cumhuriyet döneminden itibaren bu şirket, ithalat alanında ülkenin en önde gelen firmalarından biri oluyor. Sattıkları arasında elektrikli aletlerden, otomotiv ve beyaz eşyaya kadar akla gelen birçok şey var. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye ilk kez elektrik süpürgesi ve buzdolabını getiren aile de onlar. Ayrıca, ürünlerinin reklamlarını 1930’larda yayınlamaya başlamış ve o dönemin Türkiyesi’nde en çok reklam veren firmalardan biri olmuş. Reklam afişlerinin her biri uzun açıklamalarla ve başka bir firmanın malının alınmaması için caydırıcı cümlelerle dolu. Bu reklamları yeri geliyor Hürriyet Gazetesi’nde de yayımlıyorlar. O gazete ki 1948’de Sedat Simavi’nin Burla ailesinden maddi destek alarak kurduğu gazete. Hal böyle olunca, Burla şirketinin reklam ilanları gazeteyi süslüyor sayfa sayfa.
Burlalar, 1954’te Vehbi Koç’la ortaklığa girişiyor. Koç, ‘Hayat Hikâyem’ adlı kitabında bu ortaklıktan ve beraber buzdolabı üretmeye başladıklarından söz ediyor. Bugünse Burla A.Ş. olarak devam ettirdikleri şirketin merkezi halen Karaköy’de, Ankara ve Izmir’de de satış ofislerine sahip.
Pendik, artık o çocukluğumun Pendik’i olmaktan çıktı. 90’larda, deniz kıyısını balıkçı teknelerinin süslediği, elimizde külahta dondurmalarla sahil yürüyüşlerine çıktığımız, denize nazır filli ve zürafalı çocuk parklarının kum havuzlarında oyunlar oynadığımız Pendik başka bir zamanda kaldı. Neyse ki Burla Biraderlerin köşkü hâlâ bizimle. O eskimiş Pendik resminin en yeşil köşesinde.”
* Üzerinde ‘Burla Kardeşler’ yazan fotoğrafı Berk Erkent’in Twitter’ın da gördüm ve ekledim.
12 Comments
İzlem Yener Büyüközer
Posted at 18:32h, 07 AralıkKöşk için ekleyeceğim bir şey yok ama o kadar kıymetli bir şey ki yaptığınız. mimariye aşık bir seramikçi olarak, gördüğümüz dakikalarca önünsen ayrıladan baktığımız evlerin içinden geçmiş hayatları bize aktarmanız yazdıklarınızı okumak muazzam bir keyif….. Elinize emeğinize yüreğinize sağlık.
Nilay Örnek
Posted at 16:33h, 09 AralıkNe incesiniz… Çok teşekkür ederim:) sevgiler
Pınar T
Posted at 22:02h, 08 AralıkPaylaşımınızı görünce çocukluğuma döndüm. Uzun yıllar (1992-2006 yılları arasında) köşkün bir cephesinin ve kilisenin de bulunduğu Meltem Sokak’ta ikamet ettik. Babamın işyeri ise köşkün ve korunun diğer bir cephesinde olan Abdullah Ekim sokakta idi.
Çocuk aklımızla hem köşke hem metruk kiliseye ilişkin birçok hikaye uydururduk. Instagram paylaşımınızdan gördüğüm kadarıyla yeşil canavar hikayesinin tek inananları bizler değilmişiz o yıllarda:)
Kilise bahçesi eskiden herhangi bir çit ve duvarla çevrili degildi. Ancak cemaati artık uzun yıllardır Pendik’te yaşamadığından ibadete açık bir kilise de değildi. Bahçesine ve kilise içerisine rahatlıkla girip çıkılırdı. Malesef bu durum bir takım kimselerin burada bazen biraz da tehlikeli şekilde girip yaşamasına olanak tanıyordu. Uzun yıllar önce bir bayram günü sabahı malesef kim oldugu o yıllarda güvenlik kameraları henüz yaygın olmadığından belirlenmeyen bir grup kişi kilisede yangın çıkardı, sonrasında o zamana kadar görece sağlam kalmış kilise binası virane oldu. Bunun üzerine binadan geri kalan kısmı koruyabilmek için etrafi çit ile çevirilmisti.
İlkokulu ve ortaokulu Pendik Merkez İlköğretim Okulu’nda okudum. Bahsi geçen, bugun restore edildiğine çok memnun olduğum diğer iki köşkte ise o dönem herhangi bir ikamet yoktu. Muhtemelen daha önce bir bütün olan arazi aradan geçen yolla birlikte ikiye ayrılmış, bahsi geçen iki köşkte ise ikamet sona ermişti. O yıllarda henüz restore edilmemiş bu iki köşkün içinde bulunduğu araziye bizler girmeye genelde korkardık, pek tekin değildi ve yine çeşitli kimseler barınmak ve zaman geçirmek amacıyla buraya girebiliyordu.
Aslına bakacak olursanız bugün dolgu alan nedeniyle kıyıdan uzaklaşmış bu arazi ve köşkler, deniz doldurulmadan önce denizin hemen kıyısında sayılırdı. Zaten bugün deniz dolgusu sebebiyle çeperi oldukça genişlemiş Pendik burnu esasen çoğu denize çıkan birkaç sokaktan ibaret bir yerdi. Yine burada ilkokulda okuduğum yıllarda okul penceresinden rahatlıkla deniz görülürdü. Sözkonusu okul binası da sanıyorum o dönem yüz yaşında, son derece yüksek tavanları olan bir binaydı. Hatta öylesine uzun geçmişi olan, yapısal olarak da değişikliğe pek müsait olmayan bir binaydı ki, pek de tadilat yapılamadığından benim mezun olduğum 2003 yılında hala daha tuvaletler bina dışında bahçede ayrı bir yapıda yer almaktaydı. Mezuniyetimden birkaç yıl sonra ise sözkonusu tarihi bina ve sonradan yapılmış ek bina deprem riski nedeniyle yıkılarak yeni bir bina inşa edildi.
15 senedir malesef çocuklugumun gectigi sokaga tekrar yolum düsmedi. Bu vesileyle belki de geçmiste komsumuz olan konuk yazar Deniz Yılmaz Akman’a çok tesekkür ederim.
Nilay Örnek
Posted at 16:33h, 09 AralıkPınar Hanım şahanesiniz!!! O kadar önemli katkılar ki bunlar
Dilek Geçit
Posted at 16:44h, 09 AralıkBAHÇESİNDEKİ GRİ BALIKÇILLAR
Bahçesinde gri balıkçıl yuvaları vardır. İstanbul’da yangın bir türdür. Şehir içinde gündüzleri Haydarpaşa mendirekte bol sayıda olduklarını gözlemliyoruz. Kentte böyle “koloni” halinde ürediği yerler Gülhane Parkı ve Heybeliada’dır. Sonrasında buradaki üreme kolonisi geliyor (Bilinen ve kayıt altında alınan yerler arasında). İstanbul sahillerinde ve göllerinde görülür ancak tanımayanlar turna olduğunu düşünerek heyecanla bize ulaşırlar.
Beni Pendik TEMA Vakfı İlçe Sorumlusu Mine Öztekin Hanım yönlendirmişti, gözlem yapmak üzere. Eşimle gözleme gittiğimizde çok heyecanlanmıştık, şehir içinde dolu yuvaları görünce.
Köşkle ilgili bu yazı beni çok heyecanlandırdı, Teşekkürler,
Nilay Örnek
Posted at 16:54h, 09 AralıkÇok teşekkür ederim buraya da yazdığımız için; bu benim için bina, şehirleşme ve doğa bağlamında da önemli.
sevgiler n.
Numan K.
Posted at 22:34h, 19 MartBu yazıyı okumak çok keyifliydi. Köşkü farkettiğimizde çok heyecanlandık ve bu yazı sayesinde heyecanımız katlandı. Köşkün bacası hala tütmekte ancak araziye iyi bir bakım gerekiyor birde cadde tarafından girişi kapatılmış dışarıdaki taş duvardan bakılınca ise cadde girişinden köşke kadar uzanan kenarları ise gene 30-40 cm taşla bölünmüş bir patikası var tek temennim bozulmadan yapının ve arazinin korunması keza modern yapılaşma sınırları zorlamaya devam ediyor. Emeği geçenlere çok teşekkür ederiz
Nilay Örnek
Posted at 09:01h, 22 NisanÇok teşekkürler, sevgiler
Pınar K.
Posted at 11:02h, 08 MayısMerhabalar, bu yazıyı yazarak bizimle paylaşan size ve bu yazınızı ilgi ile okuyan herkese.
Öncelikle neden bilinmez ama tarih ile ilgili bir araştırma yaparken, ( tarihçi değilim, tamamen araştırma ve gelişim amaçlı) eski Türk kavimleri ile ilgili bazı yazılar okurken karşıma nedense Burla adı çıktı. Sonradan Burla’nın kelime anlamı nedir diye araştırmaya başladım, Burla hatun diye bir isme ulaştım, Burla Hatun, eski türk efsanelerine göre kadın savaşçı, cengaver biri imiş.
Araştırmalarıma devam ederken, karşıma Burla ailesi çıktı ve Eski Türklerdeki bir isim ile Farklı bir coğrafyadan, taa İspanya’dan ülkemize bu denli güçlü gürüş yapmış ve bizim Türk tarihimizdeki savaşçı bir kadınla nasıl aynı ismi taşırlar diye iyice merak ettim ve bu merak beni sizin yazınıza kadar ulaştırdı. Bu vesile ile bir zamanlar yaşadıkları evi de görmek ve yazınızı okurken, tarihe yolculuk edip, sizin çocukluk anılarınızla o mahallede dolaşmak da çok keyifliydi.
Emeğiniz ve paylaşımınız için teşekkür ederim.
Nice güzel yazılar dilerim.
Nilay Örnek
Posted at 14:38h, 12 MayısNereden nereye! Şahaneymiş, teşekkürler
Muge
Posted at 09:54h, 26 AralıkYazinizi okurken resmen Merkez Ilkokulu yillarima dondum. Hala hatirlarim perili kosk ile ilgili bir suru hikaye anlarilirdi okulda 🙂
Özgen Arasan
Posted at 17:42h, 05 EylülAhh ahh perili köşkümüz … Çocukluğumuzun film sahnesi … Yukarıda yorum yazan herkesle mutlaka bir yerlerde yolumuz kesişmiştir. 1988’den beri Pendik’de oturuyorum ve başka hiç bir semtte de oturmadım… Güzel Pendik’imiz… Orfoz Restorant, Avcılar klubü.. daha nice anılarla dolu mekanlar…