Yine hafta sonu eki ya da bir dergi yapsam, kısacası bir ekip kursam ilk arayacağım insanlardan biridir Eyüp Tatlıpınar.
Bir sohbetimiz sırasında birlikte çalıştığımız yıllarda Akşam Haftasonu için yazdığı, Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nden bahsetti; “E o yazıyı göndersene” dedim, tabii ki ‘takık’, “Adaya gideyim, yeni neler oluyor öğreneyim öyle yazayım” dedi. (İyi muhabir! Bekledim. Gitti.)
Kısacası konuk yazarım Eyüp Tatlıpınar.
Başlık da atmış: “Kuyruklu yıldız altında kurtarılmayı bekleyen bir ev!”
ŞIPSEVDİ’DEN KAZANDIĞI PARAYLA
“Osmanlı’nın son Cumhuriyet’in ilk döneminde yaşamış, ‘Şıpsevdi’, ‘Gulyabani’, ‘Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ gibi romanlarıyla tanıdığımız edebiyatımızın önemli isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar, 80 yıllık hayatının son 30 yılını Heybeliada’da geçirmiş. 1944’te vefatının ardından, burada kendi imkanlarıyla yaptırdığı üç katlı evinin başına gelmedik talihsizlik kalmamış.
2011’de yaptığım haberden alıntılarla başlayayım:
Yazar, 1900’lerin başlarından itibaren 10 yıl kadar, yaz günlerini Heybeliada’da kirada geçirir. 1888’de Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmiş ilk romanı ‘Şık’ ona ün kazandırmış, ertesi yıl ilk kitabı olarak basılmıştır. Zamanının en çok satan ve kazanan yazarlarındandır. II. Abdülhamit’in başarısı nedeniyle verdiği beratı evinin duvarında. 1911’de yayınlanan ‘Şıpsevdi’ romanından 700 altın lira gibi büyük bir kazanç sağlayan yazar ertesi yıl, adanın kıyıya uzak yüksek yerindeki bir arsayı alıp evini yaptırmaya başlar.
YAZAR, ÖRTÜLERİN TIĞINI BİLE KENDİ YAPMIŞ
İçeri adım attığınızda ilk katta oturma odası biçiminde düzenlenmiş geniş bir salonla ve yazarın okuma odası olarak kullandığı küçük bir bölümle karşılaşıyorsunuz. İlk katta aslında epey eşya varmış vaktiyle. Fakat (anlatacağım gibi) yağmalanmış.
Üst katta çalışma odasıyla yazar hakkında ilginç bilgiler veren yemek ve yatak odaları var.
Yemek odasındaki masa Gürpınar birazdan yemeğe gelecekmiş gibi kurulu. Antika mobilyalar, Fransız tarzı kristal içki ve porselen yemek takımları yazarın zevki hakkında ipuçları veriyor.
Yatak odasında ilk anda dikkat çeken yatağın üzerindeki işlemeli pembe örtü. Özen gösterildiği belli olan ama zamana yenik düşüp bozulmuş bu işlemeler de, mutfaktaki masanın artık tozla kaplanmış örtüsündeki tığ işi motifler de bizzat yazarın kendisine ait.
YEMEKTE DE ÜSTÜNE YOKMUŞ
Sabah erken kalkıp İsveç usulü sporunu yaptıktan sonra öğlen ikiye kadar çalışma odasına kapanıp kitabını yazarmış Gürpınar. Günün geri kalanını da en büyük üç keyfine ayırırmış; kitap okumak, örgü örüp elişi yapmak ve yemek hazırlamak.
Gürpınar’ın örgü ve dantel merakı, babaannesinin ve teyzesinin yanında büyüdüğü çocukluk yıllarına kadar uzanıyor. Yemek yapmakta da üstüne yokmuş. Özellikle reçelleriyle dondurmaları arkadaşları ve ada halkı arasında ünlenmiş. Tarif almak için kapısını çalanlar çokmuş.
HULUSİ BEY’İN ÇATI KATINDAN MANZARA
Evin çatı katına çıktığınızda küçük bir bölümün, Gürpınar’ın kendisine ördüğü takkeler, vazo kılıfları gibi elişlerinin sergilenmesi için ayrıldığını görüyorsunuz.
Adayı, denizi ve İstanbul’u gören geniş manzaraya sahip en güzel oda da yine çatı katında bulunuyor. Burası Gürpınar’ın gençlik yıllarından beri en yakın arkadaşı olan Miralay Hulusi Bey’e ayrılmış.
İstanbul’dan neredeyse hiç ayrılmamasına karşın, Hulusi Bey 1933’te vefat edince sıkıntıdan ve kederden kaçmak için Mısır’a gitmesi arkadaşına duyduğu sevgiyi anlatmaya yetiyor. Kitaplarını ilk önce okuttuğu, her sabah birlikte yürüyüşe çıktığı Hulusi Bey dışında yalnızlığını kimseyle paylaşmadığını söylemek yanlış olmaz. ‘Müzmin bekâr’mış ve ömür boyu evlenmemiş.”
Refik Ahmet Sevengil, Gürpınar’ı anlattığı bir yazısında şöyle diyor; ‘Bir gün (bekârlığının) sebebini sorduğumda önce sıkıldı, kızardı, suali cevapsız bırakmamak için gülümsedi: Yattığım odada başka nefes istemem, sinirlenirim, bunun içindir ki misafirlikte de kalmam.’
1964’TEN 2000″E KADAR ELDEN ELE
Evin bugünkü haline geçmeden önce, 1944’ten günümüze kadar süren yılan hikâyesini de anlatmak lazım, o da şöyle:
Gürpınar’ın ölümünün ardından ev, yazarın mirasçısı, dayı kızı Emine Muzaffer’in yazlığına dönüşür. Muzaffer, evi 1964’te İl Özel İdaresi’ne müze yapılması için satar. Çalışmalar ancak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilince 1983’te başlar. Ev, bu kez, 1987’de müzeye çevrilmesi için Adalar Belediyesi’ne verilir. Öncekilerin beceremediği işi belediye de beceremez. 1996’da adaya kaymakam atanan Mustafa Farsakoğlu tekrar ilgi gösterir, belediye ve bakanlıkla işbirliği yaparak 2000’de nihayet restore edilip müzeye dönüşmesini sağlar.
KİTAPLAR HARİÇ YAĞMALANMIŞ
Bütün bu süre boyunca bekçiye rağmen engellenemeyen yağmalarda, envanterde görünen yazarın piyanosu, bisikleti, kemanı, yağlıboya tabloları, avizeleri, kristal likör takımları, antika halıları kaybolur. Yine önemli bir kısmı kaybolsa da, fareler ve böcekler dışında kitaplara dokunan pek olmaz.
Takvimler 2011’i gösterdiğinde evin İstanbul İl Özel İdaresi’nce tekrar yenileneceği açıklanır. Önemli mimari problemleri bulunmamasına karşın evin özellikle iklimlendirme sorunu yaşadığı, restorasyonda bu durumun da giderileceği söylenir.
RESTORASYON OLACAK AMA NASIL, NE ZAMAN?
2013’te İl Özel İdaresi’nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne geçen yapı için belediye 2017’de restorasyon ihalesi açar. Fakat vakıf malı kaydı olduğu gerekçesiyle konak aynı yıl Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilir. 16 Mayıs 2019’da ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi Müzesi olarak bilinen yapı ve arsasının tapu devri Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü’ne yapılır.
Seray Şahinler’in (Milliyet) geçen ay yayınlanan haberine göre Vakıflar Genel Müdürlüğü, genel olarak iyi durumda olduğunu tespit ettiği evi restorasyon programına almış. Fakat konuyla tarih verilmemiş ve halen başlayan bir çalışma yok.
MÜZE OLMASI İÇİN İMZA KAMPANYASI
Ev ziyaretlere kapalı.
Bugünlerde, Heybeliada’da yaşayan Türkçe öğretmeni Nihan Aydar’ın (@adalar_turkceogretmenim) change.org‘da “Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi Müze Olarak Açılsın” başlıklı bir imza kampanyası başlatmış; ilk hedefi 5 bin imza.
Yetkililerle görüşürken bu desteği arkasına almanın işini kolaylaştırmaya yarayabileceğini düşünüyor.
GÜRPINAR METİNLERİYLE BİTİRİRSEK…
Bu arada ben Eyüp’ün bu metnini paylaştıktan sonra Yiğit Ahmet Kurt, Twitter’da şu güzel eklemeyi yaptı:
Ne güzel anlatılmış, resimlenmiş; ellere sağlık naçizane. Bilmeyen varsa da, küçük bir uzantı da ben yapayım. İlgilisi için, TDK’nın şuradaki yayınlarında, Hüseyin Rahmi Gürpınar eserlerinin ücretsiz e-kitapları var: www.tdk.gov.tr/yayinlar/satistaki-yayinlar/e-kitaplar/
7 Yorumlar
Gülsüm Cengiz
Tarih: 11:27h, 23 AğustosAda kaymakamı Mustafa Farsakoğlu’nun ilgi göstermesine Türkiye Yazarlar Sendikası vesile olmuştur. 2000 yılında başkan seçilen mimar şair Cengiz Bektaş ve genel sekreterlik görevini yürüten ben (Gülsüm Cengiz) Mustafa Farsakoğlu’nu Büyükada’daki makamında ziyaret edip konuştuk. Binanın elden geçirilip müzeye dönüştürülmesi konusunda Cengiz Bektaş gerekli desteği vereceğini belirtmişti. Mustafa Farsakoğlu ve eşi Hatice Farsakoğlu gerçekten sahip çıktılar. İlgilendiler. Ama yukarıda yazılan bürokratik engeller ve daha birtakım nedenlerden sorun hala kökten çözümlenebilmiş değil. Bu iletiyi bir bilgiyi aktarmak için yazdım. Roman ve öyküleriyle henüz 12 yaşında tanışıp okumaya başladığım, çok sevdiğim, saydığım Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın değerli anısını saygıyla selamlıyorum.
Nilay Örnek
Tarih: 12:23h, 23 AğustosNe iyi ettiniz, bu bilgiler çok kıymetli. Cengiz Bektaş’ın ilgilendiğini bilmiyordum misal, ne kadar önemli. Geçenlerde Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, bu iletiden habersiz bana ilgilendiklerini anlattı. Üzerine geçen cumartesi yakınında yangın çıkınca da korktum. Umarım bürokratik engeller de aşılır ve bu kadar kayıp vermiş bir ev, çok değerli bir yazarın evi korunur. teşekkürler
Nihan Aydar
Tarih: 12:47h, 23 AğustosMerhaba, bu güzel yazı için çok teşekkür ederim. Mayıs ayında Change.org’ta Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin müze& edebiyat müze kütüphanesi olması için başlattığım ve devam ettirdiğim kampanyada amacım evin sadece açılması değil, açıldıktan sonra hak ettiği muameleyle değeri görmesi ve özellikle vurgulamak istiyorum ki kişinin, kişilerin, zümrelerin çıkarlarına araç/ kurban olmaması, edebiyat& sanat üretmesi, tüm sevenleri tarafından her zaman ziyaret edilebilmesi, sanatı& edebiyatı sevip bunları uğraş edinen herkese eşit şartlarda açık olması ve yalnızca Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı temsil edip koruyan bir müze& edebiyat müze kütüphanesi olmasıdır. 21 Ağustos’ta Heybeliada’da çıkan yangın Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin dibindeydi. Yangını canla başla, el birliğiyle, beş litrelik su damacanalarını elden ele ulaştırarak söndürmeye çalıştık ve gördük ki çok korunaksızız. Adalar’ın, ülkemizin kültürel ve doğal değerlerini korumak ve yaşatmak zorundayız. Yetkililerin de gerekeni daha fazla vakit ve değer kaybetmeden yapması için ses olmamız, güçlenmemiz gerekiyor. Ben konunun takipçisi olmaya, çabalamaya devam edeceğim. Herkesin desteğini bekliyorum. Kampanya linki Instagram hesabım @adalar_turkceogretmenim profilinde mevcut. Teşekkür ederim.
Nilay Örnek
Tarih: 13:01h, 23 AğustosNe iyi yapmışsınız! Çok önemli emekler bunlar; maden artık sitemiz var, link paylaşabiliyoruz, ben de yazıya link ekleyeyim. Sevgiler, kolaylıklar
Nihan Aydar
Tarih: 12:55h, 23 AğustosHüseyin Rahmi Gürpınar Evi’nin müze& edebiyat müze kütüphanesi olması için başlatıp yürüttüğüm kampanyada imza sayımız 3720’ye ulaştı. Ne kadar imza ve destek olursa sesimizin duyulması, bizi amacımıza ulaştıracak adımların güçlenmesi o kadar kolay olacak. Sayımız niçin beş binleri, on binleri, yüz binleri bulmasın? Destekçi sayımız biraz daha artınca imzaları bu konuda yetkili her yere ulaştıracağım. Saygı ve selamlarımla…
Mahmut Nüvit Doksatlı
Tarih: 15:30h, 23 Ağustoshttps://www.youtube.com/watch?v=mXKueDVhVJA
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/huseyin-rahmi-gurpinarin-evi-icin-harekete-gecildi-1861936
http://www.pen.org.tr/kategori/haberler/2392/siradisi-bir-kutlama
https://www.or6.net/huseyin-rahmi-gurpinarin-evi-icin-harekete-gecildi/
https://m.bianet.org/bianet/sanat/248986-huseyin-rahmi-gurpinar-157-dogum-gununde-heybeliada-da-anildi
Pingback:“Hüseyin Rahmi’nin evi neden müze olmuyor?” | Metin Celâl | edebiyathaber.net
Tarih: 10:18h, 13 Temmuz[…] Hüseyin Rahmi’nin evinin kaderini yakından izleyenlerden gazeteci Eyüp Tatlıpınar, evi son ziyaretinde gördüklerini şöyle anlatmış; “Bütün bu süre boyunca bekçiye rağmen engellenemeyen yağmalarda, envanterde görünen yazarın piyanosu, bisikleti, kemanı, yağlıboya tabloları, avizeleri, kristal likör takımları, antika halıları kaybolur. Yine önemli bir kısmı kaybolsa da fareler ve böcekler dışında kitaplara dokunan pek olmaz” (Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi | Her Umut Ortak Arar). […]