“(…) annem yaptırdıkları apartmana ‘Hürriyet’, ‘İnayet’, ‘Fazilet’ gibi adlar verenlerin, aslında bütün hayatlarını bu değerleri çiğneyerek geçirmiş kişiler arasından çıktığını söylerdi” cümlesini geçiriyor Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi adlı eserinde…
Aslında bir cümlesini alıntıladığım bütün bir paragraf, kitapta başrollerde olan ‘Merhamet Apartmanı’na dair bir şeyler söylerken, 1930’lardaki soyadı kanunu-apartmanlaşma-ailelerin apartmanlara koydukları isimlere dair de çok şey söylüyor; güzel bir özet gibi… (***)
CİNAYET DEĞİL İNAYET!
Binamıza, yani İnayet Apartmanı’na gelirsek… Nişantaşı’nın belki de en işlek sokağında -Teşvikiye Caddesi- çok merkezi bir yerinde (Zara Mağazası’nın yanı). Bir dönem fotoşop marifetiyle ismine aynı punto ile ‘C’ harfi eklenmiş bir fotoğraf sosyal medyada yayılınca günde 5 kişi bana “Nilay Hanım Cinayet Apartmanı nerede?” diye sorar olmuştu.
Oysa aksine ‘İnayet’ kelimesi ‘iyilik, kayra, ihsan, lütuf’ gibi anlamlara geliyor, İslami bir tanımla “Allah’ın, bahşettiği manevi yardım, lütuf” da denilebilir. (Bir de HUOA Sözlüğü mü yapsam?)
İlginç olan, şimdi bahsetmeye başlayacağım İnayet Apartmanı’nın (no 43), Orhan Pamuk’un burada da daha önce metnini yazdığım aile binası Pamuk Apartmanı‘na (no 53) ile komşu olması… Kitaptaki gönderme bir yaşanmışlığa mı dayanıyor, bilinmez…
BİR CÜMLEYLE BAŞLAR HER ŞEY
Benim sıkça gördüğüm bu binaya bakma vesilem ise Artam Antik A.Ş.’nin olduğu binayı yazacakken M. Burak Çetintaş’ın, pek sevdiğim ‘Dolmabahçe’den Nişantaşı’na‘ adlı kitabını karıştırırken gördüğüm bir cümle ile oldu…
Teşvikiye Palas’tan bahsedilirken şöyle bir ifade geçiyor: “1920 ve 30’ların ünlü dava vekili Haydar Rifat Yorulmaz da bir aralık Teşvikiye Palas’ta oturanlardan.
Hatta, o senelerde, az ileride ve tam Şişli Terakki binasının karşısında hâlâ ayakta olan İnayet Apartmanı’nın yerini satın alıyor ve kızı ile evlenen Cemşid Han 1920’lerde buraya İnayet’i yaptırıyor.” (sf 266-267)
Bu cümleyi okudum ve bir pazar günüm bitti:) Ve sonuçta bu metin ortaya çıktı.
MARX’I ENGELS’İ İLK ÇEVİREN
Önce Cemşid Han’ı merak ettim, yok da yok. Nasıl ‘han’ bu?
Haydar Rifat Yorulmaz ise bir karakter! Hakkında yazılan pek çok metin var. Avukat Cem Bayındır’ın yazdığı bir metinden alıntılayacağım: “(…) avukatlık, öğretmenlik, gazetecilik, yazarlık, çevirmenlik yapmış, önemli davalarda savunma görevini üstlenerek birçok alanda adını duyurmuştur”.
Zamanında meşhur davaların içinde bulunması nedeniyle şöhretli bir isim olsa da, onu bugüne getiren, ona ‘ilklerin çevirmeni’ lakabının da yakıştırılmasına neden olan çevirileri.
Haydar Rifat Bey, Karl Marx, Engels, Lenin, Balzac, Tolstoy, Dostoyevski gibi isimlerin meşhur eserlerini dilimize ilk kazandıran kişi; kimi o dönemin diliyle başka isimlerle…
İlk Türk sosyalistlerinden…
İKİ DAVA, BANA İKİ BİNA!
Adı pek çok davayla geçse de belki de en ünlü ve benim bina dedektifliğim ve bina bulgularımda önemli yeri olan iki dava var.
İlki; tarihimize ‘Torlakyan Davası’ olarak geçen olaylar zinciri-1921.
Diğeri ise 1930 yılında; “Atatürk’e yazdığı ve gazetelere uygulanan baskılar nedeniyle adalet bakanını suçladığı bir mektup nedeniyle yargılandığı ve yeni cumhuriyetin en güçlü bakanlarından adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt ile giriştiği siyasal-kişisel çekişmelerden kaynaklı hukuk savaşı“. Haydar Rifat Bey bu hukuk savaşını kaybediyor ve 2 yıl hapis cezası alıyor. İşte bu dava beni (dolayısıyla sizi de bir diğer komşu binaya götürecek, o sonra).
DAVAYA GİDİP GELİN ALMAK…
Biz dönelim Torlakyan Davası’na…
18 Temmuz 1921 tarihinde Azerbaycan Demokratik Devleti İçişleri Bakanı olan Behbud Han Cevanşir, Pera Palas Oteli’nin önünde, eşi Tamara ve kardeşleri Cemşit Han ile Sürhay Han ile yürürken Misak Torlakyan tarafından bir terör saldırısıyla öldürülüyor. Ve kardeşlerden biri de (sonra buldum ki damat Cemşit Bey) ağır yaralanıyor. (Hatta Pera Palas önünde bu olaya dair bir anıt var sanırım).
Kamuoyunu çokça meşgul eden bu davada kardeş Cemşit Han (işte aradığım kişiye böylece ulaşıyorum: Cemşit Cevanşir) Haydar Rifat Yorulmaz’ı avukat olarak tutuyor.
-İpuçlarını birleştirerek anlıyorum ki- Haydar Rifat Bey’in ‘ev-ofis’ine sıkça giden Cemşit Han, avukat beyin kızlarından Fatma Hamiyet Hanım ile evleniyor.
Zor bulunan bilgileri de burada anayım; eşinin adı Nevvare Haydar Rifat, kızları Semiramis ve Hamiyet. (Bilal Çelik’in tezi; sf 46)
AİLEDEN DOKTORLAR ÇIKAR
Semiramis Hanım, 1927’de Münih Tıp Fakültesi’ni bitirmiş; Türkiye’de dönemin sayılı kadın doktorlarından. Gazete ilanlarından kulak-burun-boğaz alanında doktorluk yapan eşi Ekrem Behçet ile aynı ofiste çalıştığını (Mektep Sokak No 1, Beyoğlu) anlıyorum. Kendisi çocuk hastalıkları uzmanı.
Hamiyet Hanım hakkında hiçbir bilgiye ulaşamamıştım ki, ona da oğlundan ulaşmış sayılırım. Şöyle ki Oktay Aras’ın Galatasaray Liseliler için tuttuğu dijital arşivde Behbut Cevanşir hakkında da bir sayfa var. İşte orada ünlü bir kulak-burun-boğaz-çocuklardaki işitme kayıpları üzerine uzman olan (teyze ve eniştenin karışımı!), adı Tenis Eskrim Dağcılık (TED) ile özdeşleşen
(Cevanşir adına kupa veriliyormuş) Behbut Cevanşir’in amcası ve babasının Torlakyan saldırısındaki ölümü ve yaralanmalarından, -isimler geçmese de- dava sırasında tutulan avukatın kızının annesi olduğundan söz ediliyor! Ve bana bingo! He he… Bir kez daha kurulmayan bağlar kurulmuş, apartman haberciliğinde NÖHA bir özel habere daha imza atılıp başımız göklere değmiştir:)!
Bu tür ilişki örgülerine bayılıyorum (Hatta Haydar Rifat Bey de Cevanşirler de Ağaoğlu Ailesiyle çok yakın. Nişantaşı-Azarbeycan ve daha pek çok sebeple). İnayet Apartmanı’ndan geldiğimiz yere bakın.
CEVANŞİR: GENÇ ARSLAN
Bu arada Sevan Nişanyan’dan öğreniyorum; Cevanşir Farsça bir isim imiş, ‘genç arslan’ demekmiş. Nişanyan da zamanında, “Nişantaşı mıntıkasında tanınmış bir kulak boğazcı” olarak tanımladığı Prof. Dr. Behbut Cevanşir’e muayene olmuş.
Hatta Ayşe Kulin’in anılarından öğreniyorum ki -deli okumalar- Bedbuh Bey’in muayenehanesi İnayet apartmanı’nın giriş katında ve Kulin’in bademcikleri orada alınıyor (Yazarların İstanbul’u – Barbaros Altuğ sf 83).
12 Aralık 1942’de vefat eden Haydar Rifat Yorulmaz Bey’in ertesi gün Vakit Gazetesi’nde çıkan ölüm haberinde naaşının İnayet Apartmanı’ndan alınacağı yazıyor. Nişantaşı’nda üç ayrı binada oturduğunu bildiğim Haydar Rifat Bey, ‘vapurla’ Rumelihisarı’ndaki aile mezarlığına gömülüyor.
Cemşit Cevanşir’in arşasını alıp İnayet Apartmanı’nı yaptırdığı alan ise eskiden Şadiye Sultan Konağı’nın ‘genişşşşş’ arazisinin ‘bir bölümünde’ yer alıyor.
*** “1934’te Atatürk’ün bütün Türk milletine soyadı almasını şart koşmasından sonra, İstanbul’da yeni yapılan pek çok binaya aile adlan verilmeye başlanmıştı. O zamanlar İstanbul’da sokak adları ve numaraları tutarlı olmadığı ve tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, büyük ve zengin aileler, içinde hep birlikte oturdukları büyük konaklarla, binalarla özdeşleştirildikleri için bu yerindeydi. (Hikâyemde sözünü edeceğim pek çok zengin ailenin kendi adını taşıyan bir apartmanı vardır.) Aynı yılların bir başka eğilimi, binalara yüce ilkelerin, değerlerin adlarını vermekti; ama annem yaptırdıkları apartmana ‘Hürriyet’, ‘İnayet’, ‘Fazilet’ gibi adlar verenlerin, aslında bütün hayatlarını bu değerleri çiğneyerek geçirmiş kişiler arasından çıktığını söylerdi” (Kaynak)
6 Yorumlar
Funda Mesoğlu
Tarih: 16:18h, 04 AralıkApartmanlar hakkında araştırmalarınızı okurken aynı zamanda şehrin, ailelerin tarihini de öğreniyoruz. Bu bilgiler çok kıymetli. Emeğinize sağlık!
Nilay Örnek
Tarih: 15:00h, 05 Aralıkteşekkürler
Ufuk
Tarih: 17:19h, 10 AralıkEmeğinize sağlık çok güzel bir yazı. Yalnız rahmetli Haydar Rifat Yorulmaz “Karl Marx, Engels, Lenin, Balzac, Tolstoy, Dostoyevski gibi isimlerin meşhur eserlerini dilimize ilk kazandıran kişi” bilgisi doğru değil. Tolstoy’un eserlerinin ilk tercüme çalışmaları kendisi doğmadan önce 19. yy. ortalarında başlıyor. Keza Das Kapital’in ilk tam tercümesi de Haydar Yılmaz’ın vefatından 23 sene sonra 1965’te.
Nilay Örnek
Tarih: 13:04h, 15 AralıkÇok çok çok teşekkür ederim:) mesajınız ve bilgi için de, benim gördüğüm tüm kaynaklar böyle diyordu, sizdekileri buraya linklerseniz kaynakla değiştireyim olur mu? n.
Ufuk
Tarih: 12:40h, 20 AralıkTolstoy’un Türkçeye tercüme serüveniyle ilgili yazılmış 2021 tarihli bir makale: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2272454
Das Kapital’in Türkçeye tercümesi konusunda detaylı bir eser:https://iletisim.com.tr/Images/UserFiles/Documents/Gallery/150-yilinda-das-kapital.pdf Rahmetli Haydar Yılmaz’ın çabalarına değinilse de kapsamlı çevirinin çok sonraları gerçekleştiği açıklanıyor.
Nilay Örnek
Tarih: 17:47h, 28 Aralıkçok teşekkürler. Zahmet verdirdim, size yazıya da ekleyeceğim