“…Narmanlı’nın girişi beyaz mermerdendi. Bir apartman girişinden çok, küçük bir sarayın girişini andırırdı. Bordo kadife kaplı markizi, bizote kristal aynası ile neredeyse nadide bir mobilya parçası sayılabilecek ahşap asansöre ulaşmak için, her iki tarafında bronz birer kadın heykeli bulunan geniş merdivenleri çıkar, ikinci kademeye gelirdiniz. İkinci kademe, İtalya’dan getirtilmiş pembe ve gri mermer karolarla döşeliydi. Yukarı çıkan bembeyaz merdivenler boyunca pırıl pırıl parlayan pirinç zincirler uzanırdı. Bu son derece geniş ve görkemli apartman Erzurumlular’a aitti. Arka kapısı Hüsrev Gerede Caddesi’nde, ana girişi tramvay durağının tam önündeydi.”
BUGÜN AYŞE KULİN İLE ÖZDEŞLEŞEN…
Ayşe Kulin’in bu satırlarını, Barbaros Altuğ’un hazırladığı “Yazarların İstanbul’u” adlı kitaptan aldım. Yazı, “Ben 1940’lı yılların başlarında bir Eylül günü Narmanlı Apartmanı’nda doğdum” cümlesiyle başlıyor.
Bugün Nişantaşı, Teşvikiye’nin en görkemli -çooook merkezi bir yerde, köşe yapı olmasının da etkisiyle- yapılarından Narmanlı Apartmanı’ndan bahsederken yazar Ayşe Kulin’in adı bir geçer… “Hayat: Dürbünümde Kırk Sene 1941-1964” adlı kitabını okuyanlar da Kulin’in anneannesinin evinde yani Narmanlı Apartmanı’nda geçen gençlik yıllarına, bölgenin o dönemki haline şahit olacaktır.
NARMANLIZADELER… VE SORULAR
Kulin’in “Erzurumlular” dediği aile, Osmanlı döneminde ticaretle (farklı kaynaklarda fes ya da deri ticareti ile) zenginleşmiş Narmanlı Hacı Mustafa Efendi. Kapıdaki NZ işlemesi de Narmanlızâde’nin temsili.
Narmanlı Apartmanı genellikle isim olarak Narmanlı Han ya da Narmanlı Yurdu olarak bilinen İstiklal Caddesi üzerindeki yapıyla karıştırılıyor.
Pek çok kaynağı bir arada okumaya çalışırken benim de kafam karıştı.
Kafamı karıştıran şeyler -başta- şunlardı:
1- Binanın yerinde eskiden kim/kimin konağı vardı? (Kara Tahsin Paşa’nın mı, Şehzade Mehmet Selim’in mi ya da her ikisinin de mi?)
2- Narmanlı Han’ın sahipleri kardeşler ile Narmanlı Apartmanı’nın sahipleri aynı kişiler mi?
3- Binanın yapım yılı 1919 mu 1931-1932 mi, her ikisi de mi? (Açıklayacağım:)
TEREDDÜTLERİ NİYE YAZIYORUM?
Bunları böyle soru olarak yazıyorum; neden?
a- Ben bu ‘bakınmaları-arama-okumaları’ -araştırma demeyeceğim- yaparken nasıl bir yol izliyorum o görülsün, birilerine mihmandar olsun.
b- Farklı kaynaklar farklı bilgiler veriyor. Birine inanıp onu kopyalamak, paylaşmak -bunca yıldır görülüyor ki- çok da faydalı bir yol değil, sonraki araştırmacılara… Neyi, nasıl eliyorum o görülsün…
c- Hayatta olan ve bu soruların yanıtlarını elinde tutanlar var, onlar yardımcı olabilir ki, bu şahane olur. (Aşağıda göreceksiniz oldular da…)
YAPIM TARİHİ NEDİR?
Burak Çetintaş’ın “Dolmabahçe’den Nişantaşı’na : Sultanların ve Paşaların Semtinin Tarihi” kitabına göre -ki çok, çok iyi kaynak; Burak Bey çok iyi bir tarihçi- binayı yaptıran Narmanlı Hacı Mustafa Efendi (Bu, pek çok kaynakta böyle). Ancak -bu kaynakta- üç çocuğunun isimleri Sıdkı, Atıf ve Sıdıka. (Ama bulduğum makbuz, aileden teyitlerde Sıtkı, Avni ve Sıdıka isimlerinde olduğundan eminim isimlerin.) Bu binayı da oğullarına devrediyor (Hacı Mustafa Bey ve oğullarının fotoğrafı oradan, ben normalde Burak Bey’in kitabından hiç fotoğraf almıyorum. Benim site açık, kaynaksız alan ‘insafsız’ insan çok, onun kitabından bari alınmasın diye… Ama bu fotoğraf daha önce internette alıntılandığı için ben de kullanıyorum)
Yine kitaba göre binanın yerinde önceden II. Abdülhamid’in mabeyin başkatibi Kara Tahsin Paşa’nın -biraz daha kara bahtlı- bir konağı var; 1917’de yıkılıyor ve arsayı alan Narmanlı Hacı Mustafa Bey bu binayı 2.5 sene gibi bir zamanda yaptırıyor; 1919’da bina tamalanıyor.
Ancak pek çok kaynağa göre bu binanın yapılış tarihi 1932.
Hangisi doğru?
BİR YANGIN MESELESİ DE VAR
Ben, 1924 tarihli Pervititch haritasına baktığımda -yanlış algılamıyorsam, no: 178 – o köşenin boş olduğunu ve Prens Mehmed Selim’e (Prens yazıyor da, anlayalım ki o şehzade) ait olduğunu görüyorum.
Bu arada Şişli Belediyesi’nin sitesinde şöyle deniyor: “20. yy’ın başlarında inşa edilen yapı 1919 yılında gerçekleşen yangında büyük hasar görmüştür. Yapı, 1932 yılında Erzurum’dan İstanbul’a taşınan Narmanlı ailesi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Hüsrev Gerede Caddesi ile Maçka Caddesi’nin birleşim noktasında, köşede konumlandırılmıştır”.
SEDA ÖZEN BİLGİLİ PROJEYİ PAYLAŞMIŞ
Bu arada Y. Mimar-Restoratör Seda Özen Bilgili de apartman hakkında Twitter’da zincir halinde kapsamlı bir metin paylaşmış ; binanın projeleri onda var. Birkaç fotoğraf da paylaşmış (asansör çizimi ve kardeşlerin isminin olduğu proje fotoğrafları Bilgili’den); ona göre de binanın yapım yılı 1932. Hatta şöyle yazmış: “Apartmanın yapım yılı 1932 olarak biliniyor. Yapının mimari, tesisat, statik projeleri bir tesadüf sonucu bulundu. Projeler Osmanlıca,Türkçe ve Fransızca notlu.Mimarının imzası zor okunuyor Antranikyan olabilir, Tesisat Mühendisi A.Schücking, Tarlabaşı 1940.”
HAN VE APARTMANIN SAHİPLERİ AYNI SANKİ:)
Yani bu bilgilerle yapım yılı bana da (hem arsanın 1924’teki hali, hem de bulunan projeler düşünülürse) 1932 gibi geliyor. Ancak Burak Bey ve Şişli Belediyesi de çok güvenilir diğer iki kaynak, Seda keza öyle… Acaba bina yaptırıldı, yangında hasar gördü yenilendi mi diye düşündüm 1919 ve 1932 tarihlerini.
Ve ben bunları yazdım yazdım… Narmanlı’nın eski fotoğrafını incelerken -çok kaliteli ve büyütülebilen bir fotoğraf- Femina Fotoğrafhanesi‘nin ismini gördüm. Ve yıl 1931. İnşaat ne bitmiş; hatta açık pencere ve perdeler de var fotoğrafta ama dükkan katında bir de yazı var, okunabiliyor da,: inşaat bitmiştir, kiralık… Yani 1931 yılında bina bu halde:)
Şimdi burada Instagram’da yazıyı paylaşmamın ardından araya giriyorum: Seda Özen Bilgili şunları yazdı: “Yapının güncel mimar müellifiyim. Aile ile iyi tanışıyorum, Avni-Sıtkı ve Sıdıka Narmanlı’nın çocuklarıyla da sıkça görüştüm. Yapının 1932’de tamamlandığı hususunda hiçbir kuşku yok. Çok iyi çözünürlüklü olan fotoğrafı aileden alıp çerçeveden çıkarttırıp yüksek çözünürlükle tarattım, yapının eski projelerini de restitüsyona da kaynak olması için satın aldım. Bir yıl taksit ödedim :)” (Yani lütfen kaynak göstermeden almayın buradan da, çalmayınız!)
Bu arada Narmanlı Han’ın sahipleri de Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi gibi pek çok kaynakta “Narmanlılar Avni ve Sıtkı adında iki kardeştiler” diye geçiyor. Ama hiçbir kaynak bulamadım ki, Narmanlı Apartmanı’nın babadan sahipleri Avni ile Sıtkı aynı zamanda Narmanlı Han’ın / Narmanlı Yurdu’nun da sahipleridir” yazsın. İlginç! Ama aileden kaynaklarla da artık eminim. Aynı aile aynı kardeşler.
Haluk Narmanlı şöyle yazdı misal: “Narmanlı Apartmanı Sıtkı ve Avni kardeşler tarafından yapılıp, aile fertlerine paylaştırılmıştır. Tüm aile bu binada yasamışlar ve şu an kuşaklar devam etmektedir”.
Serpil Narmanlı ise bayağı ayrıntılı bilgi verdi, şahane, buyrunuz: “Aile Narmanlı Yurdu’nun da sahibidir, ancak Narmanlı yurdu hazır olarak Rus Büyükelçiliği’nden satın alınmış, Narmanlı Apartımanı ise aile tarafından inşa ettirilmiş” dedi.
Yine aileden aldığım bilgilere göre: “Ailenin kökü Erzurum Narman kasabasından geliyor. 1900’lerin ilk çeyreğinde büyük dede 2 erkek, 1 kız evladıyla İstanbul’a göç ediyor, epey yüklü bir para (o zaman altın) la geliyor ve İstanbul’da çoğunluğu iş hanı olan mülklere yatırım yapıyor. Yatırım yapılan mülklerin tamamı (Narmanli Apartmanı hariç) o dönemde de ticari olarak yaşayan hazır binalar. Tüm mülklerin içinde 3 bina gerek tarihi özellikleri gerek mimari özellikleri açısından önemli. Bunlardan en özellikli olanı Beyoğlu’ndaki Narmanlı Yurdu” (Aileye dair daha çok ve çok güzel bilgi, Narmanlı Han yazısında)
ÖZELLİKLE KÖŞE BİNALAR
Yalnız… Narmanlızâledeler bayağı varlıklılarmış; Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde Ankara Caddesi üzerindeki yapıları anlatan madde bile bunu anlamamıza yetiyor.
Burak Çetintaş da kitabında (sf 251) da şöyle şahane bir ifade var:
“Kazandığı paranın tamamını arsa ve bina yatıran Hacı Narmanlı Mustafa Bey’in en büyük özelliği hep köşe binaları satın almasıdır.Bahçe kapıdaki Anadolu Han, Büyük Postane karşısındaki Erzurum Han hep böyle köşe başını tutmuş bulunduğu meydana hakim binalardır” .
HER KATTA 4 DAİRE
Yine kitaptan, Narmanlı Apartmanı’nda her katta irili ufaklı 4 daire olduğunu öğreniyoruz ve şöyle diyor: “Katlar (…) önde Teşvikiye ve Hüsrev Gerede caddelerini arkada ise Dolmabahçe Camii üzerinden bütün Marmara’yı seyrediyor”.
Yine bir aile üyesinden aldığım bilgileri paylaşayım: “Narmanlı Apartımanı büyük dedenin 2 oğlu için yaptırdığı ailenin yasam alanı. Her kat 4 daire, dairelerin büyüklüğü birbirinden farklı, yaklaşık 250’şer m2’lik 2’şer daire ve 150’şer m2’lik 2’şer daire var. Bu bilgilerin en net hali kat planlarında mevcuttur. 1932 yapımı. Ermeni ustalar çalışmış, mimarı da Ermeni (belki buluruz da ismini). Yapıldığı günden itibaren büyük dedenin iki oğlu ve onların çocukları ve hatta torunları icinde ikamet etmektedir. Binanın dış süslemeleri düşme tehlikesi arz ettiğinden söktürülmüştür. Giriş bolümündeki heykeller ve katlarda yer alan pirinç zincir süslemeler zamanla kaldırılmıştır.”
Şahane değil mi bu bilgiler!
PAŞA MI, ŞEHZADE Mİ VARDI ÖNCEDEN?
Yaşayanlar arasında şu isimler var, Çetintaş’ın kitabına göre:
- Mithat Cemal Kuntay. 1940’larda bu apartmanda kaybettiği eşinin hatırasını, odasını öldüğü günkü gibi muhafaza ederek yaşatmış ve 10 küsür sene sonra 30 Mart 1956 günü aynı dairede vefat etmiş.
- Ankara’nın ilk emniyet müdürü ve pek çok şehirde Valilik yapmış Ali Cemal Bardakçı.
Bu arada Sermet Muhtar Alus’un 25.12.1938 tarihinde akşam Gazetesi’ne yazdığı bir makale de “Teşvikiye karakolunu geçince, şimdiki Narmanlı Apartımanı’nın yerinde başkâtip Kara Tahsin Paşa’nın, altında da dördüncü ordu müşiri Çerkez Zeki paşanın mülkü…” cümlesiyle Narmanlı’nın yerinde eskiden Tahsin Paşa’nın mülkü olduğunu yazıyor.
Ama benim 1924 tarihli Pervititch haritasında gördüğüm “Şehzade Mehmed Selim Efendi”nin ismi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nde, Teşvikiye maddesinde de çıkıyor (cilt 7, sf 256). O maddede Teşvikiye’nin gelişmesinin nedenleri arasında konaklar da sayılıyor ki, o konaklardan biri de ansiklopedideki ifadeye göre “(…) Bunların en önemlileri Teşvikiye Caddesi ile Hüsrev Gerede Caddesi’nin kesiştiği köşedeki Şehzade Mehmed Selim Efendi Konağı (bugün yerinde Narmanlı Apartmanı var)”.
Yani nasıl okuma yapıp, neler neler okuyup aklımın karıştığını siz anlayın:)
ART NOUVEAU DA NİYE ÜZÜM:)
Bu arada Şişli Belediyesi’nin sitesinde “Yapının giriş kapısı oldukça gösterişli olup hem taş hem demir işçiliği açısından sanat eseri niteliğindedir. Yapıda, Art Nouveau üslubu görülmektedir. 7 katlı yapının cepheleri sadedir. Bina giriş holünde, bitkisel motifli taş bezemeler yer almaktadır” deniliyor. E bunları ben de görebiliyorum fakat merak ettim, niye üzüm:) Erzurum’da şaraplık olarak kullanılmadığından emin olduğum üzümler var mı acaba. Narmanlı nasıl bir yer? Peri bacaları orada da varmış mesela…
YAN BİNAYI GÖREN BİR SALON
Bu güzel, bu havalı, bu köşe binayla ilgili size daha şiirsel şeyler aktarmak isterdim ama birbirine oturmayan bilgilerle o kadar vakit kaybettim ki, bari onları da yazayım dedim. Belki daha derin ve kesin bilgi-belgeleri olan birileri bizi aydınlatır.
Bu arada sitedeki Berna Apartmanı yazısından okuyabilirsiniz, Ayşe Kulin anlatıyordu:
“Hemen yanıbaşımızdaki Berna Apartmanı’ nda oturan, okul arkadaşım –Robert Kolej– Mine’nin (Koyuncuoğlu) evinde hafta sonları, saat ücle yedi arasında, sık sık dans partileri yapılırdı. Yaşıtlarımızla dansa izin vardı ama içki kesinlikle yasaktı. Apartman aralığına bakan mutfak penceremizden, Minelerin hem mutfağını hem de yemek odalarının yan penceresini görürdük”.
(Yazarların İstanbul’u – Barbaros Altuğ, sf 82-83).
Bir binadan diğerinin içinin görüldüğü pencereler; hâlâ var mıdır merak ediyorum. E oturan biri varsa bana yazsın.
KAÇAK KAT YOK BALKONLAR İÇERİ ALINMIŞ
Mimar ve Narmanzadelerin torunu Dilara Seviç de şunları yazmış -Instagram’da-:
BİRİNCİ KAT DAİRESİNDEN İZLENİMLER
Instagram’da (@swhooo ismiyle) bana “Birkaç sene önce binanın birinci katında iş yerim vardı” yazan Sükûfe Gökçen İskit de binanın bir dairesiyle ilgili şunları yazdı, bence çok güzel:
“Girişi siz yazmışsınız. O fotoğrafta gördüğüm yaşlıların kullandığı oturarak merdivenden çıkılan alet yoktu o zaman. Geniş şahane bir giriş vardı. Birkaç basamak ve asansör ve bizim kiraladığımız daire. Daire kapısı masif ahşap, ağır yüksek, bronz kapı kolu ve kilidi olan şahane bir eserdi bence.sanırım maun agacı idi. Cilalı pırıl pırıldı.
Girince sizi yüksek beyaz duvarlar karşılıyor. Duvarlarda şimdilerde taklit edilen çıtalar ve süslemeler vardı. Tavan ortalarında ise oymalı muhtemelen alçıdan yapılma göbekler vardı. Yerler hiç dokunulmamış rabıta cinsi masif ahşap kaplıydı. Onlarda giriş kapısı gibi koyu renkti. Sanırım cevizdi. Oda kapıları yüksek mi yüksek ağır, beyaz abartısı olmayan ama şık süslü kapılardı.kapı kolları orijinal ve sanırım pirinç veya bronz idi. Odalar genelde 20-28 m2 büyüklüğünde idi, çok küçük degillerdi.En güzel oda binanın köşesin deki odaydı.içerideki o çıkıntı güverte hissini veren aydınlık keyifli bir yerdi.pencerelerde kapılar ve odalarla orantılı çift camlı ahşap orijinaldi. Ve tabiki Mutfak ve banyo eski tarz korunmuş yenilenmemişti, ayrıca eskiden bütün evlerde olduğu gibi küçüklerdi.
Burayla alakalı ilk izlenimim ve öylede hala korunmaya özen gösterilmiş, yenilenirken bile düşünülmüş özen gösterilmiş bir aile apartmanı idi. Gerçekten de o zaman yalnızca aile bireyleri otururdu orada.
Ayrıca İstiklal Caddesi’ndeki Narmanlı Han da ayrı bir güzellik ve tarih vardır. Sanırım bir de Sirkeci’de yukarı yürürken hemen solda bir binaları vardı. Şimdi ne durumda bilmiyorum tabii ki. Doğduğum şehirde, Bursa’da yaşıyorum”.
No Comments