Aile apartmanları olan Pamuk Apartmanı da bu ilişkinin kalbindedir.
Yazarın Kara Kitap’ında Şehrikalp Apartmanı adıyla geçen Pamuk Apartmanı, artık pek ünlü. Ben bu fotoğrafları Koreli bir turistle aynı anda çektim mesela.
YIKIK-YANIK KONAKLAR DEVRİ…
Muhtemelen Pamuk, babasından bütün ayrıntıları biliyor -sık anlatırmış-, ben mimarını bulamadım ama yapım yılı 1952, en en geç 1953 yılı olmalı.
Çünkü, 7 Haziran 1952 doğumlu yazar, apartmanın inşaatı sürdüğü için hastaneden çıkar çıkmaz Ayaspaşa’daki Ongan Apartmanı‘na götürülüyor.
Teşvikiye Caddesi No:53’te yer alan ve her gün önünden yüzlerce kişinin geçtiği apartman, bir dönem büyük bir paşa konağının bahçesi olan arazinin kenarına inşa edilmiş. Bayer ve çevresindeki birkaç apartmanın yerine yapıldığı Sultan Abdülhamit’in kızı Şadiye Sultan’ın Nişantaşı Sarayı o kadar büyükmüş ki, uzak da değil, ondan şüpheleniyor insan. Ama Orhan Pamuk bunu bilse sayfa sayfa yazardı diye düşünüyorum. Pamuklar’ın aile apartmanlarının karşısındaki apartman da Mabeyinci Faik Bey Konağı’nın yerine yapılmışmış.
Pamuk, ‘yıkık-yanık konaklar’ devrini küçük yaşta olmasına rağmen hatırlıyor. Zaten ilkokula Şehzade Yusuf İzzeddin Paşa Konağı’nda (Işık Lisesi) başlamış, Sadrazam Halil Rifat Paşa Konağı’nda devam etmiş. İki konak da o oralarda okurken yıkılmış.
O ARKA BALKON VE YAZI EVİ
Pamuk Apartmanı ve oradaki aile anıları, özellikle annesiyle ilişkisi belli ki Orhan Pamuk için pek kıymetli. Apartmanın arka tarafa bakan balkonunda çekilmiş pek çok çocukluk fotoğrafı da var.
Yıllarca nereye giderse gitsin orada oturmaya da dönmüş, en üst katı yazı yazmak için bir tür yazı evi olarak kullanmış.
O KESTANE -BELKİ DE ÇINAR- AĞACI
Bu arada ben Hürriyet haberinden gördüm, yazının orijinalini okumadım, Orhan Pamuk, Gezi olayları döneminde Guardian’a bir yazı yazıyor. Şöyle bir girişle…
“İstanbul’da olup bitenlerin nasıl başladığını ve sokaklarda polisle çatışan ve biber gazıyla boğulurcasına zehirlenen cesur insanları anlamak için kişisel bir hikâye ile başlayayım.
İstanbul adlı hatıra kitabımda, bir zamanlar bütün ailemin Nişantaşı’ndaki Pamuk Apartmanı’nın dairelerinde yaşadığını yazmıştım. Bu apartmanın önünde 50 yaşında bir kestane ağacı vardı ve çok şükür hâlâ da var. Aslında 1957 yılında bir gün önümüzden geçen caddeyi genişletmek için belediye bu ağacı kesmeye karar vermişti. Mağrur bürokratlar ve otoriter iktidar sahipleri mahallelinin karşı çıkmasına da aldırmamıştı. Böylece amcam, babam, bizler bütün aile kesileceği gün ve bütün gece sokağa çıktık ve kestane ağacının başında nöbet tuttuk. Bu da hem bizim kestane ağacını korudu, hem de bütün ailenin sık sık hatırlamaktan hoşlandığı ve bizi birleştiren bir hatıra oldu.”
Sanki bugün oradaki ağaç kestane değil çınar gibi. Emin olamadım…
No Comments