“Bir zamanlar, İstanbul’un Çiftehavuzlar semtinde, o zamanlar adı gibi yemyeşil olan bir Kadıköy sokağı, Yeşil Bahar Sokak’ta Türkiye’nin ilk iki kadın mimarından biri olan Leman Cevat Tomsu’nun “hayatının projesi” gibi gördüğü evi vardı. Her köşesinde mimarın ince zevkini yansıtan ev, Tomsu’nun 1988’deki vefatının ardından 1990’da yıkıldı, yerine Leman Apartmanı yapıldı.
‘YEĞENLERİNE SICAK BİR YUVA’
“Prof. Dr. Neslihan T. Dostoğlu ve Prof. Dr. Özlem E. Erkarslan’ın ‘Leman Cevat Tomsu, Türk Mimarlığında Bir Öncü’ adlı kitaplarında, evin Leman Hanım’ın ‘Yaşam boyu süren büyük projesi; yeğenlerine sıcak bir yuva ve o öldükten sonra da en sevdiklerine ondan tatlı bir anı kalacak şekilde miras olduğu’ yazıyor.
Yeğenleri ABD’de yaşadığı için evin bakımsız kaldığı, zor bir kararla, evi apartmana dönüştürdükleri ifade edilmiş. Türkiye’nin ilk kadın mimarının çocuğu gibi gördüğü evi, bir kültür mirası böyle yok olmuş.
(Araya ben -Nilay- giriyorum… Normalde Melike, sonrasını kitaptan alıntılamıştı. Ancak kitaptan alındığı belirtilip tırnak içinde verilmiş olsalar da ‘akademik yayından sınırlı alınması gerekiyormuş’, bu yüzden yazı uzun da olsa kısaldı. Uzunu merak eden kitabı alacaktır.).
HER EŞYAYI ÖZENLE SEÇMİŞ
Özetle; Leman Hanım’ın 1953’te tasarladığı, 2 kat ve bir yarım bodrum kattan oluşan evin zemin katında salon, yemek odası, mutfak ve antre, üst katında ise 3 yatak, 1 sandık odası ile banyo varmış. Leman Hanım, her eşyayı özenle seçmiş, yatak örtüsünün bile çizdiği plandaki gibi olması için sabretmiş, kiminin yurtdışından gelmesini aylarca beklemiş.
Ama sonuçta; bahçesinde akraba ve öğrencilerin keyifli vakitler geçirdiği o çok özenilmiş, demir korkulukları bile çiçekler barındıran kâgir evden sadece garaj ve bugün bahçe kapısı olan eyvanın demir kapısı kalmış.
* Melike Karakartal’ın notu: Görsellerin tümü, TMMOB Mimarlar Odası Yayınları’ndan çıkmış “Mimar Leman Tomsu: Türk Mimarlığında Bir Öncü” den alınmıştır. Tomsu Evi modelleme ve restitüsyon, Tülay Erenoğlu. Dış cephe görselleri, Demir Şamnu arşivinden.
2 Comments
Zeynep Demirci
Posted at 14:21h, 30 TemmuzYayınlanmasından 3.5 yıl kadar sonra Temmuz 2024’te bu yazıya rastladım ve yaşadığım yere yakın olduğundan merakla okumaya başladım. Melike yahut siz yazmasanız haberimiz dahi olmayacak bir değerle ilgili içeriğin bu şekilde hadım edilmesi hiç şık olmamış. Kent sürekli yıkıma uğrarken, kamuoyunu bilgilendirecek ve etrafına dair bir farkındalık uyandıracak bir girişimin kafasını böylesi nobran bir tavırla ezilmesini hayretle okudum.
Bundan sonra biri kalkıp da “roman” yazana kadar ve akademisyenler kendi aralarında fısıldaşıp dursunlar madem.
Nilay Örnek
Posted at 13:06h, 01 AğustosMerhabalar;
Akademik alıntı ya da alıntı konusu “hassas” meseleler
Hakikaten dikkatli, ölçülü yapmak lazım.
Buna deli gibi özen gösteriyorum.
Melike’nin de aşık olduğu bir yapı, mimar idi, onun için çook özendi, ben arka planını, Melike’nin titizlik ve özenini bildiğimden, “almayın-kullanmayın”ın söyleniş / yazılış şekline üzüldüm, doğruya doğru. Melike zaten aşırı imtina etmişti, o çok daha üzüldü.
Sonuçta ben buraya deye gibi araştırıp, gönüllü olarak “yüzlerce” bina yazmışım, niyet belli, elde edilecek “çıkar” ortada. Herkes kendi kaynağının nasıl alıntılanması gerektiğine karar verebilir tabii ki. Ancak niyetlerimiz, kişilik ve kimliklerimiz bu kadar açıkta, nasıl insanlar olduğumuz yaptığımız işlerden belli iken biz de üzülmüştük. Ve ben açıkçası her akademik kaynak kullanımımda deli gibi link, isim, kaynak, satır sayfa versem de “aman ne derler” diye korkuyorum. Ama tek budur. Onun dışında aksine misal Ataköy dosyası Docomomo Türkiye, belli akademisyenler deli kaynak bırakmışlar, çok yararlandım, teşekkür ettiyer, çok mutlu oldum. Her şey oluyor:) teşekkürler elginiz için n.